Powered By Blogger

7 Aralık 2017 Perşembe

İSKANDİNAV ÜLKELERİ-İSVEÇ


STOKHOLM GEZİ NOTLARIM


Vikinglerin torunlarının ülkesi İsveç ile İsveç'in başkenti Stockholm deyiz. Daha inipte yapılan panaromik gezi bile benim şehre hayran olmama yetti. Bu yazımda, "yazın gecesi, kışın gündüzü olmayan ülke" İsveç'e ve özellikle Stockholm'a dair anılarımı, izlenimleri ve tavsiyelerimi aktarmaya çalışacağım.

Türk Hava Yolları'nın İstanbul'dan Stockholm'e doğrudan uçarak vardık. Yolculuk yaklaşık 3.5 saat sürmekte. Baltık Denizi'ni aşarak İsveç sınırlarına ulaşıyoruz. İlk andan itibaren yemyeşil bir kara, irili ufaklı yüzlerce ada ve masmavi Baltık Denizi bizi karşılıyor.

Stockholm'un havaalanı şehir merkezinin biraz dışarısında. Uzaklık yaklaşık 40 km. Havaalanından inip pasaport kontrolünden de geçtikten sonra bagajlarımızı alıp rehberimiz Levent bey ile otobüsümüze doğru yol aldık. Eğer siz tur ile gelmeyecekseniz  turist danışma merkezine doğru gidin 5. terminaldeki bu merkezde ulaşım biletleri ve Stockholm Card alınabiliyor. Ayrıca şehri tanıtıcı broşürler, haritalar vs. de mevcut burada. Şehirle ilgili istediğiniz her türlü bilgiyi de görevlilerden alabilirsiniz. Önce bir otobüs ve bir de tren ile şehir merkezine ulaşıp oradan da bir metro ve otobüs ile doğrudan otelinize ulaşmanız mümkün. Şehir merkezine Arlanda Express adlı hızlı trenle ya da çeşitli ekspres otobüs ve taksilerle kolayca gidebilmek de mümkün, fakat bunlar biraz pahalıya mal oluyormuş.

Genel Bilgiler: İklim, Ekonomi, İsveç İnsanı vd.

İsveç; Finlandiya, Danimarka ve Norveç ile birlikte tarihsel anlamda ve günümüzde bu ülkelerin kapladığı alanı genel olarak ifade eden İskandinavya bölgesinin hemen hemen ortasında, kuzeyden güneye uzanan bir ülke. Dünya üzerindeki konumu dolayısıyla yaz aylarında güneşin gökyüzünde kalma süresi oldukça yüksek. Kış aylarında ise tam tersi. Bu bakımdan, özellikle ülkenin kuzey taraflarında "beyaz geceleri" yaşamak mümkün. Ağustos  başlarında dahi Türkiye'de 20:00 civarlarında gün batımı yaşanırken, İsveç'in güneydoğusunda yer alan başkent Stockholm'da hava halen aydınlıktı ve güneşin tam olarak batması 22.00 arasını buluyordu. Yılın büyük bir bölümünde yağışlı ve soğuk bir iklime sahip olan İsveç'te, hemen her yer ormanlarla ve geniş yeşil arazilerle, irili ufaklı yüzlerce ada ve adacıklarla kaplı. Uçakla İsveç sınırlarına girildiği anda dahi dikkat çekici bir yeşil tabaka ve takım adalar ziyaretçilerini karşılıyor. İsveçlilerin yeşili ve doğayı koruma noktasında da oldukça bilinçli olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki, şehirlerde gökdelen görmek ya da yeşil alanların katledildiğine şahit olmak imkansız. Ayrıca, İsveç'in havasının  oksijen dolu ve tertemiz olduğunu belirtmeliyim.

Türkiye'de kavurucu sıcakların hakim olduğu sırada, İsveç'te bir mont giymeden dolaşmak imkansızdı. Ayrıca orada geçirdiğim bir gün içinde 4 mevsim yaşanabiliyordu. Ağırlıklı olarak hava kapalı ve yağmurlu oluyordu. Hava tahminleri de genelde tutarsızdı. Bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun ardından bulutların çekilip güneşin kendini gösterdiğine ve şehrin adeta yıkanıp parladığına sık sık şahit oldum. Hava sıcaklığı Ağustos ayında dahi 20-23 dereceyi geçmiyor burada. Kışın ise, özellikle kuzeyde -30 derecelerden ve gelmeyen gündüzlerden bahsediliyor.

Burada, Avrupa Birliğinde olunmasına rağmen Euro yerine, milli para birimi olan İsveç kronu (SEK) kullanılıyor. 1 SEK ise, bu yazıyı yazdığım anda yaklaşık 0.3 TL idi. Buna rağmen İsveç, yaşam kalitesine bağlı olarak oldukça pahalı bir ülke. Tabii bu pahalılık, bize göre. Örnek vermek gerekirse, tek kullanımlık bir şehir içi otobüs ya da metro bileti, Türk lirası ile yaklaşık 11 TL'ye denk düşüyor. Havaalanından şehir merkezine otobüs ya da trenle ulaşım ise yaklaşık 30 TL. Yeme içme de son derece pahalı. Ortalama bir lokantada yine ortalama bir balık menüsü yaklaşık 40-50 TL civarında. Bunlar, İsveç'teki yaşamın bize göre ne kadar pahalı olduğu hakkında bir fikir verecektir

İsveç'in toplam nüfusu yaklaşık 9.5 milyon ve bunun neredeyse yarısı başkent Stockholm'da. Başkent nüfusunun yaklaşık üçte biri ise göçmenlerden oluşmakta. Nüfus artış hızının çok düşük olması nedeniyle İsveç hükümeti çocuk teşvikinde bulunuyor ve bundan dolayı şehrin hemen her noktasında soğuğa ve diğer etkenlere aldırış etmeden bebek arabasıyla dolaşan çiftleri görmek mümkün. İsveç yerlilerinin tamamına yakını sarışın ya da beyaz tenli. Özellikle çocukları oldukça sevimli. Bebekleri de oyuncak bebek misali. Şehrin hemen her yerinde spor yapan, hatta kanoya binen insanlar görülüyor. Bu yüzdendir ki, kilolu bir İsveçli görmek çok zor. Hemen hepsi formunda ve "temiz yüzlü" tabir edilenlerden.Yazımın girişinde de belirttiğim üzere, İsveç dünyanın refah seviyesi en yüksek olan ülkeleri arasında, fakat buna rağmen intihar oranlarının da en yüksek seviyede olduğu ülkelerden birisi. Bunda kapalı ve soğuk havaların da etkisi olsa gerek. Buna rağmen, Stockholm'u ziyaretimiz sırasında, İsveç insanının mutlu olduğunu gözlemledik. Burada, kimse kimsenin özeliyle ilgilenmiyor. İnsanlar kendi halindeler. Soğuk görünümlerine rağmen, konuşmaya başlandığında yardımsever, samimi ve güleryüzlü olduklarının farkına varıyorsunuz. Metrolarda ya da otobüslerde, karşı karşıya olan koltuklara oturulduğunda, insanlar göz temasından kaçınıyor, fakat maalesef göçmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelere (yine maalesef bu bölgelerde Türk vatandaşları da yaşamakta) girince iş değişiyor. Rahatsız edici bakışlar ve tavırlar, rahat hareketler, yüksek sesle bağırırcasına konuşmalar vs. başlayıveriyor.

İsveçlilerin dili İngilizce, Almanca, Norveççe, Danca gibi dillerin oluşturduğu Germen dilleri ailesine ait, ayrı bir dil, yani İsveççe. Bu dilin sesletimi biraz Almancayı, biraz Fransızcayı hatırlatıyor. İsveç alfabesi de Latin tabanlı ve hemen hemen fonetik, yani yazıldığı gibi okunuyor. Bu durumun istisnaları az. Örneğin, bizde İsveç deyince akla ilk gelenlerden biri olan IKEA, /ikia/ olarak telaffuz ediliyor. Bunun dışında, İsveçlilerin neredeyse tamamı çok iyi derecede İngilizce biliyor. Orada bulunduğumuz süre içerisinde, adres tarifi ya da başka herhangi bir konuda her kimle konuştuysak tamamı akıcı bir şekilde İngilizceye sahipti. Tabelalarda ya da broşürlerde vs. İsveççenin yanında İngilizce de kullanılıyor. Bu bakımdan, eğer yeterli düzeyde İngilizceniz varsa, anlaşma konusunda burada herhangi bir sorun yaşamayacağınıza emin olabilirsiniz.

Stockholm'da ulaşım son derece kolay. Metro, tramvay, otobüs ve tren sadece tek bir firma (SL=Storstockholms Lokaltrafik) tarafından idare ediliyor ve tek bir kart ile (SL Access Card) tüm toplu ulaşım araçlarını kullanmak mümkün. 24 saatlik, 72 saatlik ya da 7 günlük sınırsız ulaşım biletleri satın alınabiliyor. 24 saatlik bir biletin ücreti 115 SEK, yani yaklaşık 36 TL. Tabii buna bir de 20 SEK'lik kart ücreti ekleniyor. Ulaşım biletleri dışında, müzelere ya da başka etkinliklere ücretsiz giriş sağlayan Stockholm Card ile de toplu taşıma araçları kullanılabilir.

Stockholm toplu ulaşım araçlarında her şey düşünülmüş. Otobüslerde her koltuk için birer iniş düğmesi, bebek arabası ya da tekerlekli sandalye kısımları (ve bunlar için ayrı ayrı iniş düğmeleri), GPS destekli durak bilgisi göstergeleri, sesli anonslar ve geniş koltuklar mevcut. Üstelik son derece sakin ve ferah. T-bana (Tunnel Bana) olarak tanımlanan metrolar, Commuter Rail adı verilen trenler ve tramvaylar da oldukça  modern, temiz ve kullanımı kolay. Belki bizim bulunduğumuz konumdan dolayıdır, fakat hiçbir zaman otobüslerin tıka basa dolu olduğunu, hatta ayakta yolculuk edenleri dahi görmedim. Bunun aksine, özellikle merkezi noktalardaki tramvay ve metrolarda günün belirli saatlerinde belli bir kalabalık oluyor. Metro hatlarında yaklaşık 100 metro istasyonu mevcut ve çeşitli bağlantılarla şehrin hemen her noktasına ulaşım sağlanıyor. Metro istasyonları birer sanat müzesi gibi. Hemen hemen her istasyon farklı şekilde tasarlanmış ve her birinde çeşitli süslemeler yapılmış durumda. Çoğu metro ve de otobüs istasyonunda hareket saatleri ile bir sonraki aracın gelmesine ne kadar süre kaldığı görülebiliyor. Ayrıca panolarda haritalar, biletlerle ilgili genel bilgiler ve diğer önemli unsurlar gösterilmekte.

Stockholm'de trafik yok denecek kadar az. En yoğun saatlerde bile araç kuyrukları oluşmuyor, fakat bisiklet kuyrukları görebilirsiniz. Zira, burada bisikletle ulaşım son derece yaygın. Bisikletlilere özel çift şeritli yollar, özel trafik ışıkları, kısacası bisikletliler için de her şey düşünülmüş. İşinden çıkıp evine giden takım elbiseli insanları ya da gezmeye çıkan bisikletli yaşlı teyzeleri her tarafta görebilirsiniz. Trafikte, Türkiye'deki "araç üstünlüğü"nün aksine gerçek anlamda bir yaya üstünlüğü mevcut. Trafik ışığının olmadığı yerlerde, yaya geçitlerine yaklaştığınız anda araçlar duruyor ve son derece sabırlı bir şekilde insanların geçmesini ekliyor. Korna sesi duymak oldukça zor. Hızlı araç kullananlara ya da patırtılı egzozlara da nadiren rastladım (ve maalesef bunları kullananlar genelde göçmenlerdi).




Stockholm'u tanımanın belki de en iyi yolu, yürümek ya da bisiklet kiralamak. Şehrin hemen her noktasında uygun fiyata bisiklet kiralayabilmek mümkün. Yaklaşık 1-2 saat içerisinde bisiklet üzerinde şehrin önemli noktaları görülebilir. Ayrıca, değişik noktalara yerleştirilmiş bisiklet parklarına bisikletlerinizi bırakabilir ve yürüyerek yolunuza devam edebilirsiniz. Ayrılmış bisiklet yolları da düşünüldüğünde, kısıtlı bir zaman dilimi içerisinde şehri daha iyi görebilmek için en iyi çözüm yolu bu olsa gerek. Eğer vakit sıkıntısı yoksa, elbette yürümek daha keyifli olacaktır.

Şehir, adaların üzerine kurulmuş diyebilirim. Bir ortaçağ şehri olan ve Stockholm'un kalbi sayılabilecek Gamla Stan başta olmak üzere şehrin en önemli yedi bölgesi beş farklı ada üzerinde adeta yüzüyor. Bu adalar arasında, köprüler üzerinden yürüyerek, bisikletle ya da araçlarla seyahat edilebiliyor. Her birinin manzarası ayrı ve etkileyici.
 






İsveç'in uçaktan görünümü























Şehrin en turistik, en Sultanahmet’e çalan eski şehir bölgesi Gamla Stan ve Gamla Stan’ın parçası sayılabilecek küçük Riddarholmen, şehre ilk kez geliyor ve turistik noktaları kaçırmak istemiyorsanız ziyaret etmeniz gereken ilk nokta olarak varsayılabilir.

























Riddarholmen Church
Bu kilise şehrin mimari açıdan en ikonik ve en eski ögelerinden biri. Eski deyip geçmemek lazım, çünkü 1200’lü yıllarda inşa edilmiş.











Vasa Museum
Geldik Stockholm’un en baba müzelerinden birine. 1628 yılında, ilk seferinde batan ve yüzlerce kişinin ölmesiyle bir faciaya yol açan Vasa adlı bu gemi, 1961 yılında battığı noktadan çıkarılıyor ve oldukça detaylı, uzun bir çalışma sürecinin ardından bu şekilde sergilenmeye başlanıyor. Geminin %95’i orijinal parçalardan oluşuyor ve günümüzde İskandinavya’nın en çok ziyaret edilen müzesi olma özelliğini taşıyor.
Müzenin içi 7 farklı kattan oluşuyor ve 69 metre boyundaki bu gemiyi birçok farklı açıdan görebiliyorsunuz. Ayrıca geminin içine giremeseniz de, içinin nasıl olduğuna dair birçok detay ve görseli inceleme olanağınız var. Özetle, gidin.

















                                               Stockholm'den görüntüler













































































                                                   İsveç alışveriş merkezlerinden görüntüler















İkea'da çalışan bir Türk bayan



                                                                 İsveç evlerinden görüntüler


















1 yorum:

Forteman dedi ki...

teşekkürler