Powered By Blogger

20 Ağustos 2016 Cumartesi

İSPANYA-DALİ MÜZESİ


Müzik, resim fark etmez güzel sanatların her türlüsüne ilgim vardır. Galiba bunda burcumun etkisinin payı oldukça büyük. ( Boğa burcu insanın en önemli özelliği güzel sanatlara düşkünlüğü)Bu arada Salvador Dali'de bir boğa burcudur. İspanya gezisini planlarken turun programında en dikkatimi çeken Dali müzesi olmuştur.

Nihayet Dali müzesindeyim. Kelimenin tek anlamıyla burada kayboldum diyebilirim. Harika bir yerdi. Bence sanat severlerin mutlaka uğraması gerektiği bir yer.

FIGUERES- DALİ’NİN ŞEHRİ VE MÜZESİ

35 bin kişinin yaşadığı Figueres, deli dahi Salvador Dali’nin 1904 yılında doğduğu yer. Ünlü Katalan sanatçı ömrünün son senelerini kasabasına adamış. Vaftiz edildiği Sant Pere Kilisesi’nin yanında bulunan, ilk resim sergisini açtığı belediye tiyatrosunu adam edip, on beş yılda muhteşem bir müzeye çevirmiş. Öldüğü yıl olan 1989’a kadar eli hep müzenin üzerinde olmuş. Müzede Dali’nin empresyonist, futurist, kübist ve sürreal eserlerinin dışında Antoni Pitxot ve Evarist Valles gibi sanatçıların eserleri de var. Ünlü İspanyol ressam El Greco’nun Aziz Pavlus isimli tablosu ve benzeri eserler ise Dali’nin özel koleksiyonu bölümünde müzede sergileniyor.

Dali enteresan bir adam, Gala isminde Ukraynalı bir karısı var, kadın biraz despot, kocasıyla ayrı yerlerde yaşıyorlar ve Dali’ye izin verdiği zaman kocası kendini ziyarete gelebiliyor. Söylenenlere göre de Gala genç erkeklere meraklı, karısının sefa anlarında Dali’ye düşen ise çoğu zaman seyirci rolü ama adam gene de karısını seviyor! Bütün resimlerinde ve çalışmalarında ana figür Gala.

Dali aynı zamanda bir pazarlama dahisi. New York’taki Metropolitan Müzesi’nde sergisi açılacağı zaman almış bir küveti, koymuş müzenin girişine ve başlamış yıkanmaya! Eserlerini yaparken de değişik teknikler uygulamış. Bir seferinde boya kutularına bacaklarını batırdığı kurbağaları tuvallerinin üzerinde zıplatıp, sıra dışı çalışmalara imza atmış! Bu arada sanatçının yapmadığı iş yok. Hindistan Hava Yolları için bir reklam hazırlamış, onlar da çok memnun kaldıkları için Dali’ye fil hediye etmişler. Dali’de binmiş filine, Figueres sokaklarında dolaşmış. Ahali de ‘Delidir, ne yapsa yeridir’ deyip umursamamış.Hatta davet edildiği bir eğlenceye balık adam kıyafetiyle gelmiştir.  Aşağıda Dali’nin müzesinin girişinde bu kıyafette sergilenmektedir. Deli dahinin mücevher tasarımları da çok başarılı ve müzede sergileniyor. Dali’nin paraya olan düşkünlüğünü ise bilmeyen yok. Eserlerinin kopyalarını basarken “Hadi biraz para basalım” dermiş. Dali o yüzden sağlığında para kazanıp, lüks içinde yaşayan nadir sanatçılardan.




Salvador Dali hayattayken müzenin yapımını doğduğu yer Figueres'te kendi başlatmış ve halka açıldıktan sonra dahi değişiklikler yapmaya devam etmiş. Müze adeta yaşıyor.
Dışarıdan bir masal şatosu gibi görünen müzenin duvarları üzerinde birçok dev yumurta var, Dali yumurtayı çok sevdiği ve her gün 5-6 tane yediği için resimlerindeki gibi müzenin yapısında da pek çok yumurta var. Yumurtayı aynı zamanda hayatın özü, yaşamın başlangıcı olarak da görürmüş.

Bordo rengi müze binasının üzerine Dali, ekmeği simgeleyen şekiller yapıştırmış,  




Resimdeki cam kubbe, müzeye girdiğiniz zaman ilk göreceğiniz büyük salonun üzerinde bulunuyor ve Dali'nin mezarı da bu kubbenin altında, sonsuza dek beraber kalacakları büyük aşkı, eşi, ilham kaynağı Gala ile birlikte bulunuyor.

Müzenin önündeki meydanın adı Gala-Salvador Dali Meydanı. Meydanda ünlü Fransız sanatçı Meissonier’in traktör tekerlekleri üzerine oturtulmuş heykelleri ve Newton’a ithaf edilmiş bir heykel bulunuyor.

Biletinizi alıp müzenin içine girdiğinizde, bir avluya görüyorsunuz. Avlunun ortasında bir Cadillac var, eserin adı da ‘İçinde yağmur yağan Cadillac’.
Cadillac'ın içinde sürücü koltuğunda oğlunun, arka koltukta ise kendisi ve eşi Gala'nın heykelleri var. Hayal ürünü oğlunun vurulma sahnesi yapılmış. Ön yolcu camı bir kurşun ile kırılmış ve Salvador Dali'nin oğlunu hayalinde bu kurşun öldürmüş. Cadillac'ın içinde, tavanda su boruları var, 1 € atarsanız aracın içine yağmur yağıyor.. Bi zamanlar Dali fakir bir ressamken yağmur altında ıslanıp cadillac ile geçen insanları görür ve özenirmiş. Kendisi cadillac aldığındaysa içine yağmur sistemi döşetmiş. Dahilik ve delilik arasında belki de fark olmadığını bu müzeyi gezerken bir kez daha anlıyoruz..



  
 


1936-39 yılları arasındaki İspanyol İç Savaşı esnasında hasar gören bu tiyatronun sahne kısmında Dali’nin Laberinto balesi için yaptığı dev bir eser var. 8,8 metreye 13 metre boyutundaki bu tabloda kafatasında çatlaklar, göğsünde yüreğine giden bir kapı olan biri resmedilmiş.






Solda ise çok sıra dışı bir çalışma bulunuyor. ‘Çıplak Gala denize bakıyor’ isimli bu tabloya uzaktan baktığınızda Gala’nın çıplak vücudunu eğer fotoğraf makinesiyle bakarsanız da yerine eski ABD başkanı Abraham Lincoln’un yüzünü görüp şaşırıyorsunuz.
 



Ünlü sanatçının mezarının da olduğu müzede dolaştıkça şaşkınlığınız iyice artıyor ve Dali’yi takdir ediyorsunuz. Matador isimli resme baktığınızda, önce çok sayıda Güzellik Tanrıçası Venüs resmi görüyorsunuz, dikkat ettiğinizde ise ortaya bir boğa güreşçisi çıkıyor.



Sağ tarafta bu odanın altında bulunan Dali mezarına giden merdivenler var ve merdivenlerin hemen başında bir tablo, Dali bir gün bir balık restorana yemek yemeye gitmiş ve çalışanlar madem ünlü bir ressamsın haydi göster bize demişler. Dali de mutfaktan bir mürekkep balığı getirmelerini istemiş ve mürekkep balığını önündeki örtüye çarpıp durmuş, bittiğinde ise işte ben Dali'yim diyerek restoranı terk etmiş, ne yaptığına baktıklarında ise Beethoven'ın yüzünü görmüşler.




Alt kata devam edip Dali'nin mezarını da gördükten sonra üst katlara çıkıp diğer şaşırtıcı odalara bakıyoruz.Ünlü ABD’li sanatçı Mae West’in adını taşıyan oda ise başka bir alem. Koskoca bir kadın büstü düşünün, fakat dudakları kanape, burnu şömine, gözleri ise duvardaki iki tablo olsun. Bu sahneye bakmak için yüksek bir yere bir mercek yerleştirilmiş, bu özel açıdan bakıldığında odadaki figürler dönemin ünlü sex ikonu Mae West'in maskeli yüzüne dönüşüyor.


Rüzgar Sarayı adını taşıyan odanın tavanında da muhteşem bir tablo var.




Hemen yanındaki odada ‘Yatak Odası’ isimli bölüm mevcut, burada ise bir yatak ile Türk işi bir ayakkabı boyacısı sandığı bulunuyor.



Dali bu arada tabaklara resimler çizmiş, karşılarına da şişeler dizmiş. Tabakta bir kadın suratı görüyorsunuz, şişedeki yansıması çıplak bir vücuda dönüşüyor. Ya da sinek olarak gördüğünüz bir resim şişeye palyaço olarak yansıyor. Hayal gücünün sınırı yok!









Dali müzesi içinden görüntüler

 Bu resimde Dali, savaş sonrası açlığı, iletişimin kopukluğunu ön planda tabak içinde kablosuz bir telefonla ve balık kılçıklarıyla anlatmaya çalışırken arkada bir ev bir baba ve çocuk eve yani umuda doğru yol almakta.


 









 Salvador Dali’nin en ünlü tablolarından biri ''Belleğin Azmi'' isimli bu tablosudur. Eriyen Saatler olarak da biliniyor.Bu tablo için bir çok varsayım var.Aynı zamanda bu tabloyu herkes farklı yorumlayabilir.Bu varsayımlardan biri; genel olarak,katı ve değişmez zaman kavramına karşı bir protesto olarak yorumlanıyor.Salvador Dali sonradan bu resmin ilhamını,sıcak Ağustos güneşi altında erimekte olan bir Fransız peynirinden olduğunu söylemiştir.Tablonun ortasında canavar biçiminde bir insan figürü var.Salvador Dali’nin bir çok yapıtında da var bu nesne ve sanatçının kendisini betimlemesi olarak algılanıyor.Gözü kapalı ve uyku halinde olan bu figür rüya olayına işaret ediyor olabilir.Resimde ki saatlerinde rüya görülürken geçen zamanı ifade ettiğini söyleyebiliriz.Yani bilincimiz yerinde değilken zaman bizim için bir şey ifade etmez sadece akıp gider. Sol alt köşedeki turuncu saat karıncalarla kaplıdır.Salvador Dali; karıncaları,ölümü ve kadın üreme organlarını simgelemek amacıyla kullanmıştır.Son olarak, Mona Lisa tablosu gibi tamamlandıktan kısa bir süre tablonun kırmızı şarapla ıslatıldığı söyleniyor.



                                                        Dali'nin  Picasso'yu anlatan resmi.

Ayrıca Dali 'nin önemli sözlerinden bahsetmeden geçemiyeceğim.

* Bir deliyle benim aramda tek bir fark var. Deli aklının yerinde olduğunu sanır. Bense deli olduğumu biliyorum.
* Soytarı olan ben değilim, deliliğini gizlemek için ciddiyet oyunu oynayan şu aklın mantığın alamayacağı ölçüde sinsi, bönlüğünden bile habersiz toplum.
* Bir sürrealist ile aramdaki tek fark benim sürrealist olmamdır.
* Uyuşturucu kullanmıyorum, ben kendim uyuşturucuyum.
* Ya kolaydır, ya da imkansız.
*Altı yaşındayken aşçı olmak istedim, yedi yaşındayken Napolyon olmak isterdim. Hırsım o günlerden beri aynı şekilde artmaya devam ediyor.
*Yanlışlar her zaman kutsaldır. Onları hiçbir zaman düzeltmeye çalışmayın.
*Efendim iyi ressam olmak çok kolaydır. Sadece iki şartı vardır. Birincisi İspanyol olmanız gerekir. İkincisi adınızın Salvador Dali olması gerekir.
Evettt iyi ki geldik ve gördük.








Hiç yorum yok: